9 Aralık 2013 Pazartesi

Madam Gitana ile Ropörtaj

Yazarımız Taluy Denizhan bizler için Rusya'nın önde gelen Çingene ailelerinden Demeterlerin büyük hanımı Madam Gitana ile bir ropörtaj yaptı. İşte Geleneksel Çingene Tiyatrosunun emektarı şarkıcı ve falcı Madam Gitana!

Rusya’nın önde gelen Çingene ailelerinden Demeter’lerin evine konuk oluyoruz. Evin büyük hanımı, 80 yaşındaki şarkıcı ve falcı Madam Gitana bizi buyur ediyor.

Ç.O : Bize Rus Çingeneleri’nden ve ailenizden bahseder misiniz?

M.G.: Ben Rus Çingeneleri’ni bir de Müslüman Tatar Çingeneleri’ni tanıyorum. Ama daha çok kendi etnik grubum olan Kalderari Çingeneleri’nden bahsedeceğim. Kalderari’ler Macar kökenlidir. Bu nedenle onlara Macar Çingeneleri de denir. Dilimiz Roman dil grubundandır. Bizde tüm erkekler demircidir. Artık değil tabii.
(Bu arada duvarda asılı fotoğrafların birinde babasını gösteriyor ve kazan yapmada usta olduğunu belirtiyor.)
M.G.: Kalderari Çingeneleri’nde 20. yy.a kadar kadınlar şarkıcı ve falcı, erkekler de demirci idi. Sovyetler Birliği zamanında Çingeneler eğitim görmeğe başladı. Ailemde profesörler de var. Ama genelde sanatçılar. Rusya’da Çingeneler diğer Ruslar gibi çeşitli işlerde çalışıyorlar. Mimar, mühendis, ekonomist vs. oluyorlar, çünkü eğitim çok önemli. Kardeşim şu anda Kiev’de üniversite öğretim üyesi. Oysa babam demirci ustasıydı.
(Bu arada kızkardeşinin de Dünya Roman Birliği asbaşkanı Nadejda Stepanova Demeter olduğunu öğreniyoruz.)
M.G.: Tüm ailem sanatçı. Eşim, ben, oğlum, kızım danseder, şarkı söyler. Biz Kalderari’ler etnik özelliklerimizi, geleneklerimizi ve geleneksel kıyafetlerimizi koruyoruz. Diğer Çingene grupları bizim kadar korumaz.

Ç.O.: Hiç Türkiye’ye geldiniz mi? Türkiye’deki Çingeneler hakkında hiç bilginiz var mı?

M.G.: Hayır, hiç gelmedim, ama çok gelmek ve tanışmak isterim. Oradaki Çingeneler hakkında bilgim de yok. Genelde hangi işlerle uğraşırlar?

Ç.O.: Geleneksel olarak demircilik, sepetçilik, tabii ki müzisyenlik ve çiçekçilik.

M.G.: Çiçekçilik mi? Sepetçilikle genelde Yugoslav Çingeneleri uğraşır ama daha önce hiç çiçekçilikle uğraşan Çingene görmemiştim. Ne kadar güzel.

Ç.O.: Sizce hangi ülkede Çingeneler’in durumu daha iyi? Mesela Rusya’da durumları nasıl?

M.G.: Bu aslında biraz retorik bir soru oldu. Bütün ailem burada doğdu. Burası bizim ülkemiz.

Ç.O.: Ama mesela Balkanlar’da, Avrupa’nın bazı ülkelerinde hala Çingeneler’e yönelik şiddet uygulanıyor?

M.G.: Burada bir tek Stalin zamanında kötü bir dönem geçirdik. Ama o zamanlar herkes için kötüydü, yani sadece Çingeneler’le ilgili bir durum değil.

Ç.O.: Çingene gazetesinde yazacağız bunları da, o yüzden soruyoruz.

M.G.: Türkiye’de bir Çingene gazetesi mi var?

Ç.O.: Evet. Bizimki internette.

M.G.: Benim anlattıklarım benim yaşadığım yıllarla ilgili tabii. Çok eskilerde bazı sorunlar olmuş olabilir, ama soykırım olduğunu hiç duymadım.

Ç.O.: Geleneklerinizle ilgili bize anlatabileceğiniz özel bazı şeyler var mı? Örneğin kadının yeri nasıldır?

M.G.: Bizde kocanın sözü geçer. Kocanın sözü neredeyse Tanrı sözü kadar önemlidir. Ona itaat etmek gerekir.

Ç.O.: Geleneksel kıyafetlerinizi hala kullanıyor musunuz?

M.G.: Ben hiç geleneksel giysilerle gezmedim. Annem de 30’lu yıllarda Avrupa modasına uygun giyinirdi. Geleneksel kostümlerimizi sadece sahnede giyerdik. Tabii bu özellikle eğitim gören ailelerde böyleydi. Çocuklar mühendis, mimar, artist vs. oldular ve işe başladılar. Böyle kişiler Avrupa kıyafetleri giyerdi.
Bizde bir de tabor dediğimiz grup vardır. (Tabor Rusça “kabile, çeri” anlamına geliyor.) Onlar tabordaki yaşam tarzını olduğu gibi korudular. Ama artık gezmiyorlar, yerleşikler.

Ç.O.: Her çerinin kostümü ayrı mı?

M.G.: Ufak farklılıklar var. Eskiden tam kostüm kullanılırdı. Geleneksel Çingene etekleri, üstüne önlük, başa bağlanan ince eşarp. Ama günlük yaşamda giyim artık daha basitleşti, sadece kadınlarda uzun etekler ve başa sarılan eşarplar kaldı. Çeride yaşayan kadınlar asla pantolon giymez. (Ben arada giyiyorum, ama ben istisnayım.)

Ç.O.: Siz de fal bakıyor musunuz? ( Bu soruyu sorarken, Madam Gitana’ın fal konusunda uzman olduğunu bilmiyorduk, sadece şarkıcı kimliğiyle tanıyorduk.)

M.G.: Tabii ki. Tüm Çingene kadınları bakar.

Ç.O.: Çingene mutfağı hakkında bize bilgi verir misiniz?

M.G.: Genelde et yeriz. Domuz eti. Haşlarız, kızartırız. Her türlü şekilde hazırlarız. Ama yemekler de Avrupalılaşıyor zamanla.

Ç.O.: Bize bir tarif verir misiniz? Domuzsuz bir tarif verin ki, Türk Çingeneleri de yapabilsin.

M.G.: Dana eti çorbası tarifi vereyim.
Tüm çorbalarda eti önce kavururuz. Eti soğan ve domatesle kavurduktan sonra üzerine et suyu ilave ederiz. Sonra da patates, pirinç, bol yeşillik, kereviz sapı ve en sonunda kapamaya yakın dereotu koyarız.
Özellikle oğlum Slava çok güzel yemek yapar.
Bir de özel bir hamurişi tarifim var ama yapması biraz zor.
(Bu arada hamura “humir” dediklerini öğreniyoruz.)
M.G.: Bu, Macar Çingeneleri’ne ait bir tatlı. Adı “Saviyaku”.
Un, tuz ve suyu, ekmek hamuru oranında karıştırın. 30 dakika üzerini örtüp bekletin. Sonra birer avuç büyüklüğünde parçalara ayırın. 5-6 parça olsun. Parçaları kopardıkça hamurun kalanını örtün. Parçaları elde yassılaştırın. Önce merdaneyle açın, sonra elle, yırtılmamasına özen göstererek çok büyüyünceye dek açın.
İncecik olsun. 1 kat masaya serin, üzerine elle erimiş tereyağı serpin. 
Yağsız tvorok (tatlı bir tür lor peyniri. Şekerle lor peynirini veya labneyi karıştırınca benzer sonuç elde edilebilir.), kuru üzüm, toz şeker karıştırılır. (Miktarlar göz kararı) Malzemeyi elle serpin ve sıkıştırarak hamuru rulo yapın ve tepsiye (kol böreği gibi) serin. Üzerine biraz daha terayağı serpip fırına verin. Üstü kızarınca hazır demektir.
Saviyaku adlı tatlı bayramlarda ve özel günlerde yapılır.
Artık un eskisi gibi değil. Eskiden hamuru açtığınızda yırtmadan arkasını görebilirsiniz. 
Bir tane de basit bir tarif vereyim. Hamuru yoğurun. Domuz eti yemiyorsunuz değil mi? Kuzu, dana eti yiyiyor musunuz?

Ç.O.: Evet.

M.G.: Un, su ve tuzdan oluşan hamura iç yağı koyun. Tereyağı koyunca sert oluyor. İçyağını ısıtıp eritin, hamura serpin. Küçük kalınca parçalar halinde açın. Tabii en iyi odun ateşinde pişer. Çeriler göçebeyken yaparlardı bunu. Hamuru közün içine atın, 15-20 dakika kalsın, pişince külünü silkeleyin, bu kadar. Öyle nefis bir yiyecek olur ki, şimdi bile yapabilirim. Çok basit ve lezzetlidir.

Ç.O.: Çok teşekkürler.

Tam isminizi tekrar alabilir miyiz?

M.G.: Kimliğimde Pitoç Vladimirovna Mihaylova yazıyor. (Rusya’da 2. isim baba ismi, yani burada babasının adının Vladimir olduğu anlaşılıyor.) Babamın adı Giorgi. Vladimir ismini nereden çıkardılar bilmiyorum. Asıl adım Lola Giorgiovna. Falcı adım Gitana. Ama Çingeneler beni Papuşa diye tanır.

Ç.O.: Şarkıcılık ve faldan başka uğraşlarınız da var mı?

M.G.: Bir senaryo yazdım.

Ç.O.: Film için mi?

M.G.: Evet.

Ç.O.: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

M.G.: Kültürümüze ilgi gösterdiğiniz için ben teşekkür ederim. Türkiye’deki Çingeneler’e çok selamlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder